EVLİLİK VE AŞK

EVLİLİK ....

Evliliğin 10 düşmanı Herkesin hayalinde mutlu ve sağlıklı bir ilişki ya...

Herkesin hayalinde mutlu ve sağlıklı bir ilişki yaşamak vardır fakat pek çok kişi birlikteliklerde zaman zaman sorunlar yaşar, yaşadığı sorunların sebeplerini bulamaz ve çıkmaza girebilir. Bu durum hem çifti umutsuzluğa düşürür hem de ilişkilerini sekteye uğratır. Çiftler yorulur ve farkında olmadan birbirlerine ve ilişkilerine gereksiz yere zarar verebilir. Hal böyle olunca, her ilişkide yaşanabilen fakat kaçınılması gereken, evliliğin 10 düşmanını tartışmaya açtım, işte çarpıcı başlıklar:

1- Kayınvalide sendromuna dikkat! Evliliği olumsuz yönde etkileyen nedenlerin başında gelin-kaynana sorunu geliyor ve bu sorun çiftin evlilik hayatını zannettiklerinden çok daha fazla etkiliyor. Bunun en büyük nedeni ön yargılı olunması. Ülkemizde depresyona girip terapiste giden kadınların %70’i kayınvalide-gelin çatışmasından dolayı şikâyetçi oluyor. Bu konuda kadınların yaptığı en büyük yanlışların başında kayınvalide ile sözlü münakaşaya girmek, düşman olmak, irtibatı azaltmak ve eşe bu konuda baskı yapmak geliyor. Fakat bunların hiç biri çözüm olmuyor, aksine, kayınvalideyi tanıyıp doğru adımlar atmak, çiftin sağlığından olmaması, birbirlerinden nefret etmemesi ve evliliklerini bitme noktasına kadar getirmemesi için yapılması gereken en doğru davranış gibi görünüyor.

2- Yatağınızı ayırmayın, yaşayacağınız seksi cezelandırmaya kurban etmeyin! Haz ve mutluluk kaynağı olan seksin cezalandırmaya kurban edilmemesi gerekiyor. Duygusal, fiziksel ya da cinsel anlamda kırılan kadınların öçlerini almak için eşlerine uyguladıkları bir numaralı cezalardan biri olan yatakta soğuk davranma, evliliği bitiren nedenlerin arasında ikinci sırada yer alıyor. Birçok kadın bu kısıtlamayı yatağını ayırmadan yaparken birçoğu da dozajı artırarak ayrı odalarda yatma cezası verebiliyor. Kadın bu kısıtlamayı getirirken, kendini de cezalandırdığını unutuyor. Doğası gereği her insan kızgınlıktan kaynaklanan aksamalar yaşandığı zaman, partnerinin artık kendisini istemediğini düşünebilir. Bu da olası tartışmaların habercisidir. Çünkü cezalandırmak için bir kereye mahsus yapılan cinsel kısıtlama eylemi, zamanla alışkanlık haline gelebiliyor. Bu nedenle çiftin cinsel kısıtlamanın evliliklerin kaçınılmaz sona gelmesi için ortam hazırladığını unutmaması gerekiyor. Ayrıca erkeklerin içlerindeki sevgiyle ve kadınsı yönle bağlantıya geçme ve bunu partnerlerine ifade etme yollarından biri sekstir. Kadınların bundan yakınmak yerine, bu farkı algılayıp erkeklerin kalplerinin kilidini seksle açmalarında fayda var. Çünkü ‘sevmek’ belki bir şeydir ama ‘sevildiğini bilmek ve hissetmek’ çok şeydir, büyük bir zenginliktir.

3- Heyecanın bitmesine müsade etmeyin... Çiftlerin evlilik ilişkisinde heyecanın bitmemesi için ellerinden geleni yapmaları gerekiyor. Çok büyük aşk yaşanarak başlayan ilişkinin monotonlaşması ve cinsel arzunun yerini cinsel isteksizliğin alması evliliğin bitmesine yol açan nedenlerden üçüncüsü olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda çiftlerin yaptığı en büyük yanlış durumu kabullenmek oluyor. Bunun yerine çiftin ilişkideki huzuru kaybetmemek için çaba sarf etmesi, küçük sürprizlerle evliliğe hareket getirmesi ve birbirlerine daha çok zaman ayırması için ortak sosyal faaliyetlerde bulunması gerekiyor. Şaşırtmak ise bu süreçte yapılması gereken en önemli davranış gibi görünüyor. Ayrıca sevginin bir ateş olduğunu, ateşin sönmemesi için sürekli beslenmesi yani ilgilenilmesi gerektiğini, aksi takdirde ateşin külleneceğini ve küllenen ateşin alevlenmesinin çok zor olduğunu hiç unutmamak gerekiyor.

4- Şiddet olduğunda terapi almak şart Şiddet sözün bitti yerdir ve insan hakları ihlalidir. Kadının kendisine ve kişiliğine karşı yapılan saldırı boşanma nedenleri arasında dördüncü sırada yer alıyor. Direk boşanma sebebi olan şiddetti önleyebilmek için çiftin bir evlilik terapistine giderek yardım alması tavsiye edilmektedir.

5-Ayrılma ve boşanma kelimelerini ağıza sakız yapmamak gerekir Evliliklerin sonlandırılmasının bir diğer nedeni de ‘Bitti!’, ‘Ayrılalım!’, ‘Boşanalım!’ gibi kelimelerinin ağızdan hiç düşürülmemesidir. Nasıl ki bir şeyin 40 defa söylenince gerçekleşeceğine inanılıyorsa, devamlı ayrılık laflarını kullanmak da ayrılık getirebiliyor. Her tartışmanın sonuna ayrılık cümlelerini eklemek, çiftin bilinçdışında yer ederek kendilerini ayrılığa odaklamalarına yol açabilir. Bu nedenle çiftin enerjisini ilişkiyi bitirmek yerine sorunun üstesinden gelebilmek adına kullanmalarında fayda var.

6- İletişim sanatı zamanla öğrenilebiliyor İletişim bir sanattır ve bu sanat zamanla öğrenilebiliyor. Hemen hemen her çift konuşamamaktan yakınır ve evliliği bitiren sebeplerin başında iletişim sorunları gelir. Oysa iletişim hayatı devam ettirebilmek için su içme kadar gerekli olan bir eylemdir. Çünkü iletişim ilişkinin sağlam temellerini oluşturmaya yarayan en büyük etmendir. Evliliklerde yaşanan iletişim sorunları çiftin birbirini ve ilişkisini çevresindekilerle kıyaslaması, birbirinin sözünü kesmesi ya da yüksek sesle partnerini bastırmaya çalışması ve genelleme yapmasıdır. Son zamanların en çok kullanılan cümlelerinden biri olan ‘Konuşacak bir şey bulamıyorum!’ cümlesi bu açıdan çok manidardır. Çift aklına gelebilecek her şeyi birbiriyle paylaşmalıdır, böylece aralarındaki bağ güçlenecektir. Unutmayın ki, paylaşmak güzeldir!

7- Sorumluluktan kaçmak yerine sorumluluk almak gerekiyor Evlilik ilişkisinde sorumluluktan kaçmak yerine sorumluluk almak gerekiyor. Özellikle çalışan çiftlerin karşılaştıkları zorluklardan biri de evlilik yükünün tek tarafa yüklenmesidir. Ev işleri, çocuk bakımı, alışveriş ya da fatura ödemelerinin tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokuyor ve öfkelendiriyor. Bu da evliliğe yansıyor ve evlilik bağının kopmasına neden olabiliyor. Burada yapılması gereken, kadın erkek ayrımı yapmaksızın yapılacak işleri ortaklaşa yapmak olmalıdır.

8- İnatlaşma konusunda inat olmamak gerekiyor İnatlaşma konusunda inat olmamak gerekiyor. Kişinin kendi hâkimiyetini kabul ettirebilmek için inatlaşma adı altında karşı tarafa baskı kurması sık karşılaşılan bir durumdur. Bu da çiftin birbirinden soğumasına neden olan ve ilgisizliğin ortaya çıkmasına yol açan bir harekettir. Bu durum evin içerisinde savaş çıkmasına neden olacağı gibi evliliğin sekizinci önemli düşmanıdır. Oysaki evliliklerde zaman zaman kadının zaman zaman ise erkeğin sözü geçmelidir.

9- Kıskançlık baharat gibidir, azı karar çoğu zarardır Kıskançlık baharat gibidir, azı karar çoğu zarardır. Sahip olduğunu kaybetme korkusuyla açığa çıkan kıskançlık duygusu patolojik olabiliyor, evlilikleri ve çiftin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Kıskançlık kişinin içinde barındırdığı bir duyguyla ortaya çıkabildiği gibi, eşin düşüncesizce yaptığı eylem sonucu da gelişebiliyor. Patolojik kıskançlık nedeniyle kişi, kuşkucu davranarak eşini evden ve kendisinden soğutabiliyor, savunmaya geçen eşle ciddi tartışmalara girebiliyor ve evliliğini bitme noktasına getirebiliyor. Bu durumda yapılması gereken şey sakin, sabırlı, açık ve net olmak gibi görünüyor. Oysa kıskançlık bir baharat gibidir, nasıl ki baharatın azı yemeğe tat verir, fazlası yemeği yenemez hale getirirse, kıskançlık da dozunda ilişkiyi sıcak tutar, dozu aşılınca soğutur.

10- Aldatma bir yol kazasıdır Bir yol kazası olan aldatma evliliği bitiren sebeplerin başında geliyor. Aldatma meydana geldiğinde misilleme yapmak, duyguları bastırmak, yüze vurmak ve ayrıntılara dalmak yerine ‘Aldatılmak bana neyi öğretti?’ diye sorabilmek ve bir evlilik terapistinden yardım almak en bilgece yaklaşım olacaktır.

-SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR. -DOYURUCU SEKS, SAĞLAM EVLİLİK DEMEKTİR. -SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR. "SEKS EVLİLİĞİN HARCIDIR'......

Mutlu bir evlilik seks ile mi olur? Evlilik sorunlarıyla ilgilen cinsel terapistler mutlu bir evliliğin anahtarının seks ve koşulsuz sevgiden geçtiğinde hemfikirler... Çünkü aktif bir cinsel yaşam mutlu evliliklerin sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygı gibi temel taşlarını birbirine sabitleyen harçtır. Nasıl ki, sağlıklı bir yapı elde edebilmek için temelin sağlam olması kadar tuğlalar arasına yeterli miktarda harç koyulması da önemliyse; ikili ilişkilerin ve evliliklerin sağlıklı bir şekilde yol alabilmesi için de, cinsel ilişkinin karşılıklı doyuma ulaşılarak devam etmesi en önemli şartlardan biridir. Diğer bir değişle, karşılıklı anlaşma, sevgi, saygı ve aşk, çifti bir araya getiren oldukça önemli faktörlerken, birlikteliğin sürmesinde birincil olarak rol oynayan fiziksel birleşmedir, sekstir. Yani seks evliliğin harcıdır. Sanılanın aksine, çiftlerin nedense son sıralara attıkları cinsel hayat aslında mutlu bir evliliğin ve ikili ilişkilerin önemli bir anahtarıdır. Çünkü cinsel içgüdü insanın mutlu olması için sarf ettiği enerjinin temel nedenidir ve cinsel istek duymak insan doğasının normal bir parçasıdır.Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) cinsel terapistleri, evliliklerde ve ikili ilişkilerde çifti "biz" yapan ve " aile" kavramını oluşturan anahtarı doğru zamanda ve doğru yerde uygulamanın püf noktalarını açıklıyor…

DOYURUCU SEKS, SAĞLAM EVLİLİK DEMEKTİR…

Doyurucu seksin püf noktalarını anlatan CİSED Onursal Başkanı Cinsel Terapist Cem Keçe; "Bir erkeğin ereksiyon yaşaması ya da bir kadının vajinasının ıslanması, uyarılma, arzulama ve istek duyması karşılıklı olarak doyum noktasına ulaşmaları için yeterli değildir. Ereksiyon sağlanması ve vajinanın ıslanması genellikle heyecanla birlikte gelişen tepkimelerdir. Bu nedenle, çiftler seks yapmak için seks yapmamalı, gerçekten ne istediklerini sorgulamalıdırlar. Çünkü seks iyi olursa evlilikte sağlam olacaktır. Cinsel hayatta yaşanılan sorunların evlilik hayatını etkilemesini hiç kimse istemez. Bu nedenle çiftlerin seks yapmadan önce uyarılıp uyarılmadıklarını, uyarılmak için nelere ağırlık vermeleri gerektiğini ( ön sevişmenin uzun tutulması, erektil bölgelere daha fazla dokunulması, uyarılmayı artırıcı seks oyuncakları ve cinsel temalar kullanılması ) paylaşmaları daha doğru olacaktır. Karşılıklı olarak isteklerin ve beklentilerin konuşulması daha iyi ve doyurucu bir seksin kapılarını açacağı gibi evlilik hayatında çıkabilecek sorunların da üstesinden gelinmesini sağlayacaktır. Ayrıca cinselliğin, cinsellik hakkında konuşmanın ve cinsel paylaşımların ikinci plana atılması gündelik yaşamı olumsuz etkileyebilir, evliliklerin ve ikili ilişkilerin sarsılmasına neden olabilir." dedi.

YAKIN İLİŞKİLERDE 'BİZ' OLMANIN YOLU SEKSTEN GEÇER!

Evlilik ve ilişkilerde "Biz" olmanın önemine dikkat çeken CİSED Genel Başkanı Cinsel Terapist Cebrail Kısa; "'Biz' olabilmek için inanın sevmek, saymak, affetmek, unutmak, görmek ve destek olmaktan çok daha fazlası lazım. İnce hesaplarla uğraşmak ve misillemeler yapmak yerine olabildiğince 'biz' olmak gerekiyor. Peki, biz olabilmenin püf noktası nedir? Elbette ki, paylaşmak… Paylaşmak ama bedeni, ruhu ve arzuları paylaşmak... 'Biz' olabilmek için utanç duygularının ve korkuların bir tarafa bırakılması gerekiyor. Bu süreçte çiftlerin neden seks yaptıklarını kendilerine sormaları ve verecekleri yanıtları partneriyle paylaşmaları, ikili ilişkilerinde ve evlilik hayatlarında her şeyin düzene girdiğini fark etmelerini sağlayacaktır. Bilindiği gibi seks, paylaşımın en son raddesi ve 'ben'i 'biz' yapan en önemli duygu yoğunluğudur." dedi. ,

SEKS, ÇİFTİN BAĞLILIĞINI GÜÇLENDİRİR!

Aşk, evlilik ve yakın ilişkilerin kadim bir kervan yolculuğu olduğunu söyleyen CİSED Genel Sekreteri Cinsel Terapist Serap Güngör; "Bu anlamlı yolculukta tahmin edilemeyecek kadar güzel anların yanında hesaba katılamayan sorunlar da yaşanabilir. Önemli olan kervanı yolda düzmektir. Bu süreçte fazlalıklar atılabilir, eksikler tamamlanabilir. Diğer bir değişle, evlilikte ve ikili ilişkilerde seks, çiftin uyumunu destekleyici bir eylemdir. Sabır, sadakat, koşulsuz sevmek, samimiyet, vefa, şefkat, tutku ve karşılıklı saygının olmasının yanında, çiftin kendi ailelerine olan bağımlılıklarından uzaklaşması ve kendi aile bilinçlerini oluşturabilmeleri gerekir. Bu sağlıklı ve mutlu bir cinsel hayatın keşfedilmesi gereken önemli bir kilit noktasıdır. Bilindiği üzere, cinselliğin aşkı alevlendirdiği ve bağlılığı artırdığı artık kabul edilen gerçekler arasındadır. Bu nedenle,çiftler ellerindeki en güçlü ve şifa veren silahı yani seksi daha çok kullanmalı ve hayatlarında vazgeçilmez bir yere koymalıdır." dedi.

-EVLİLİKLERDE MASTURBASYON NORMAL Mİ.?

Evlilikte mastürbasyon yapmak eşlerin arasını açarmı? Mastürbasyon, kendi kendini tatmin etme, cinsel fantezilerin ve cinsel hayal gücünün sonsuz kullanımı ile gerçekleşir. Bu yüzden hiçbir cinsel eylem bu sınırsızlıkta ve mükemmellikte gerçekleşemez. " Mastürbasyonu sadece partneri olmayan kişiler gerçekleştirmez, evli çiftlerde de yaygın olarak görülür" diyen Cised Onursal Başkanı A. Cem Keçe, konuyla ilgili merak edilenleri anlattı. Mastürbasyonun fiziksel hiçbir kötü tesiri yoktur aksine rahatlamayı ve gevşemeyi sağlar.

Halk arasında söylenen birtakım olumsuz sözler tamamen uydurmadır, cinsel mittir. Woody Allen’ın dediği gibi; "Mastürbasyonu küçümsemeyin çünkü mastürbasyon çok sevdiğiniz biriyle seks yapmaktır.

" Eski dönemlerde mastürbasyon yapmanın imajı çok farklıydı ve zararlı olduğu sürekli vurgulanırdı. Zaman içerisinde yapılan araştırmalar sonucunda mastürbasyonun, aşırıya kaçılmadığı sürece zararlı olmadığı tespit edilmiştir. Yani iki günde bir yapılan mastürbasyonun kişiye bir zararı olmaz. Ancak mastürbasyon, her an yakalanma korkusuyla hızla yapılmaya çalışılırsa erkeği erken boşalmaya programlayabilir. Kişinin rahatlamasına ve kimseye zarar vermeden cinselliği yaşamasına yardımcı olduğu içinde doğaldır ve düzenli cinsel partneri olmayan bir erkek için en kolay tatmin yöntemidir.

Evlilikte mastürbasyon cinsel yaşamı renklendirir Mastürbasyonu sadece partneri olmayan kişilerin yapmasının doğal olduğu anlayışı yersizdir. Bu anlayış, evli olan ya da partneri olan çiftlerin mastürbasyon yapmalarının çiftleri birbirinden uzaklaştıracağı, mastürbasyon yapan kişinin partnerini arzulamadığı, cinsel yönden onu cazip bulmadığı ya da sevmediği düşüncesine yol açar. Oysa çiftlerin hem bireysel olarak hem de karşılıklı olarak mastürbasyon uygulamaları doğaldır.

Evlilikte mastürbasyon, eşler arasındaki cinsel ilişkiye olumlu katkılarda bulunabilir, cinsel yaşamı renklendirebilir, cinsel duyarlılığın ve cinsel arzunun artmasını sağlayabilir. Evlilik hayatında cinsel birleşme dışında kalan tüm cinsel doyum yolları arasında evlilik ilişkisine en az zararı dokunan cinsel doyum yolu; mastürbasyondur. Evlilikte eşlerden birinin var olan bir hastalığı, hamileliği ya da isteksizliği gibi durumlarda kişinin kendisine, eşine ve evliliğine en az zararı verecek yol budur.
 
Tüm bunlardan dolayı evlilik içerisinde kendi kendine doyumu sağlıksız bir tutum olarak düşünmek doğru değildir. Bu noktada önemli olan eşlerin mastürbasyona ve birbirlerine karşı bakış açıları ve takındıkları temel tutumlardır. Mastürbasyon, tensel birlikteliğin yerini tutamaz Mastürbasyon, cinsel yaşamın sadece önemli bir parçasıdır. Tek başına sevginin, tensel birlikteliğin, hissetmenin yerini tutamaz, tutmamalıdır. Eşlerin cinsel ilişkiden kaçınması ve mastürbasyona sığınması normal karşılanmamalıdır. Bu gibi durumlarda cinsellikle ilgili tehdit edici, rahatsız edici unsurlarının var olabileceği düşünülmeli ve bunlar sorgulanmalıdır.....


EVLENECEKLERE 14 TAVSİYE

1. Yalnız ve umutsuz olsanız bile, mutsuz bir ilişkinin yalnızlıktan daha kötü olabileceğini unutmayın. Eğer partnerinizle aranızda sorunlar varsa, sırf yalnız kalmamak için bunların üstünü örtmeyi, sorunlar yokmuş gibi davranmayı tercih etmeyin.

2. Biriyle evlenmeden önce, onunla iyi bir arkadaş olduğunuza emin olun. Sonradan arkadaş olacağınızı umarak evliliğe adım atmayın.

3. Büyük bir adım atmadan önce ekonomi, çocuk, aile, arkadaşlar, alkol, kumar, politika, inanç gibi meseleleri oturup konuşun. Birleşik bir banka hesabı oluşturmayı kabul ediyor musunuz, ayrı olmasını mı tercih edersiniz? İkiniz de çocuk istiyor musunuz? Ebeveynleriniz ikiniz için de önemli mi? Birbirinizin arkadaşlarıyla aranız iyi mi?

4. Hakkında konuşmaktan çekindiğiniz cinsel bir konu var mı? Gizli fantezileriniz varsa evlenmeden önce konuşmalısınız, şimdi konuşmazsanız evliliğiniz sırasında problemlerle karşılaşırsınız. Bu konuları karşı tarafa belli etmeden kendinize saklayamazsınız, saklarsanız da mutlu olamazsınız.

5. Evlenmeden önce mutlaka bir süre aynı evi paylaşın. İki kişi birbirine aşık olsa da beraber yaşamak için uygun olmayabilirler. 

 6. Evlenmeden önce birbirinizi cinsel anlamda tanıyın. Uyumlu musunuz?

7. Şunu düşünün: Partneriniz korkunç bir kaza sonucu felç kaldı, bundan sonra onun her şeyiyle siz ilgilenmek, ona bakmak zorundasınız. Buna hazır mısınız?

8. Evlenmeden önce bir iki yıl boyunca her şey hakkında konuşmuş olmalısınız. Evliliğinizde ‘Sen çok değiştin’, ‘Artık seni tanıyamıyorum’ gibi cümleler sarf etmiyor olmalısınız


9. İhtiyacınız olduğunda ilişkiniz hakkında profesyonel yardım almaya açık olup olmadığınız konusunda anlaşmalısınız.


10. Birlikte büyük, uzun süreli bir proje için çalışın. Birlikte ciddi bir takım işi yapabiliyor olmanız zor koşullar altında da iyi partnerler olacağınızı gösterir.


11. Pek çok tartışma yaşayacaksınız. Bu tartışmaların ardından gelen süreçler ne kadar sancılı oluyor? Hemen normale dönebiliyor musunuz? İçinizden biri pasif agresif tavırlar sergiliyor mu?


12. Bağlılık anlamında birbirinize ne kadar uyumlusunuz? Biriniz diğerinden daha mı bağımsız?


13. Karşınızdaki kişinin beğenmediğiniz önemli bir özelliği varsa, bunun değişeceğini düşünerek evliliğe adım atmayın. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini varsayarak bu kararı verin.


14. İkiniz de bir evliliği yaşamlarınızın sonuna kadar sürdürmeye hazır mısınız? Eğer bir taraf evliliğe ‘iyi olacağını düşünüyorum, deneyip görmek lazım’ diyerek adım atıyorsa, bu kişiyi evlendikten sonra kendinize bağlamayı beklemeyin. İki taraf da bu konuda aynı düşünceleri paylaşıyor olmalı.

 

Aşkınızı tazeleyin

Sürekli değişen bir dünyada, şimdiye kadar öğrendiğimiz bildiğimiz ilişki kurallarını da güncellemek şart oldu. Eski kurallara takılı kalmak bizi hataya düşürebilir. İşte aşk hayatımızdaki son güncellemeler!

1- ESKİ KURAL: Evcilik oynamak ilişki için kötüdür.

Annelerimiz, bir erkekle evlenmeden aynı eve çıkarsak asla evlenemeyeceğimizi söyler. Oysa Amerikan Ulusal Sağlık Merkezinin istatistiklerine göre, beraber yaşayan bir çiftin, en az evlilik öncesi ayrı evlerde ikamet eden bir çift kadar evlenme şansı var. Doktor Bili Cloke sadece çiftlerin neden birlikte yaşamak istedikleri konusunda dürüst olmaları gerektiğini söylüyor: “Beraber yaşamanın amacı, ilişkinin yürüyüp yürümeyeceğini anlamak ve yürümezse ayrılmak mıdır? Eğer öyleyse daha başlangıçta başarısız olacağı bellidir.” Erkek arkadaşın ve sen, ekonomik nedenlerle ya da sadece birinizin ev arkadaşı evden ayrıldığı için beraber yaşamaya başlamamaksınız. Önce duygusal bir bağlılık sözü verilmeli. Cloke, gelecek hakkında oturup konuşmanızı öneriyor. Beraber eve çıkmanın geleceğe yönelik bir adım olduğu, geçici bir çözüm olmadığı konusunda mutabık olmalısınız.

2- ESKİ KURAL: Tek gecelik ilişkiler hiçbir zaman gerçek bir ilişkiye dönüşemez.

Dün gece yattığın erkek pekâlâ Bay Doğru olabilir! Iowa Üniversitesinde yapılan araştırmalar, bazen sırf sekse dayalı beraberliklerden de güçlü ilişkiler doğabileceğini söylüyor. Araştırmayı yürüten, üniversitenin Sosyoloji Bölümü’nde Yardımcı Doçent Anthony Paik, katılımcıların çoğunun ‘sadece seks’ diyerek yola çıktığını söylüyor. Bunun sebebi ise seks birlikteliklerinin tabu olmaktan çıkmasıymış. Artık insanlar seks yapmak için rahatça buluşuyor ve bu normal hayatın bir parçası, üstelik herhangi bir ilişkiyi zedelemiyor. Peki seksle başlayan ilişkini daha ciddi bir beraberliğe nasıl dönüştürebilirsin?Öncelikle onu daha az görmeye başlamalısın. Hergün görüşme ve her buluştuğunuzda onunla yatma isteğine karşı koymalısın. Uzmanlar, güçlü bir ilişkinin zaman gerektirdiğini, eğer sık sık görüşüp sadece seks yaparsanız asla tam anlamıyla yakınlaşamayacağınızı söylüyor. Sağlıklı bir beraberlik için hem yatak odasında hem de dışında nasıl bir çift olacağınızı öğrenmen önemlidir.

3- ESKİ KURAL: En zevkli seks, önceden planlanmamış sekstir.

Doktor Laurie Mintz, planlanmamış seksin sadece bir efsane olduğunu söylüyor. İlişkinde yaşadığın her arzu gecesini önceden öngörüp hissettin ve de planladın. Romantik bir akşam yemeği yerken birbirinize seksi bakışlar atmıyor muydunuz? Sabah dantelli iç çamaşırlarını giyerken akşam olacakları düşünmüyor muydun? O gece olacakları gün boyunca planlamıştın zaten… İlişki ilerledikçe planlama yapmak daha da gerekli hâle gelir. Mintz, kadın ve erkek birbirini iyice tanıyıp ilişkiye alıştıkça, spontane arzu patlamalarının kaybolduğunu söylüyor. O zaman da bireyler seks için zaman yaratmak zorunda kalıyor. Aslında planlanmış seksin spontane sevişmelerden daha bile ateşli olduğunu söyleyebiliriz. O geceyi hayal etmek ve hazırlık yapmak, ön sevişmenin yerine geçer zaten… Gün boyu artan heyecan, karşılaştığınız zaman doruk noktasına ulaşır.

4- ESKİ KURAL: Evlenmeden para mevzusu açılmaz.

Bireyler çoğu zaman para hakkında konuşmaktan kaçınır. Uzmanlar ise çiftlerin en çok kavga ettiği üç konudan birinin para olduğunu söylüyor. Bir ilişkiye başlamadan evvel finansal konularda aynı fikirde olmanız çok önemlidir. Cloke, bir çiftin para konusunda konuşmayı ertelerse, bu sebepten biriken sorunların eninde sonunda bir yerden patlayacağını söylüyor. Daha ilk görüşmede finansal sorunları masaya yatırmak elbette gereksiz olur. Ama bu konuları ilişki ciddileşmeden evvel tartışmanın çok yararı vardır. Bankadan aldığın önemli bir kredi veya ödemekte geciktiğin kredi kartı borçların varsa onunla açık açık paylaşmalı ve onun da aynı şeyi yapmasını istemelisin.Cloke, ilişkiye sırlarla başlamamak adına para meselesini konuşmak gerektiğini, yoksa ileride kötü sürprizler yaşanabileceğini belirtiyor. Hayatındaki erkeğin para harcama tarzının senin stiline uygun olması da çok önemli. Cloke, onunla aynı değer ve amaçlan paylaşıp paylaşmadığınızı kendine sorman gerektiğini söylüyor. Nasıl para harcadığını ve nasıl biriktirip yatırım yaptığını öğrensen iyi olur. Aynı banka hesabını paylaşmasanız bile, harcama alışkanlıklarınızın birbiriyle uyumlu olmasına çalışmalısınız, ikinizin de bağlı kalacağı ortak bir bütçe oluşturabilirsiniz. (Elbette bunları yaparken, birbirinize karşı -her konuda olduğu gibi- dürüst olmanız çok önemli) Para biriktirme ve harcama alışkanlıklarınızın, sadece günlük yaşamınızı değil, gelecek planlarınızı da etkileyeceğini unutma.

5- ESKİ KURAL: Hiçbir zaman yatağa sinirli bir şekilde girme.

Pek çok kişi, eğer bir problem hemen çözülmezse sonra daha da büyüyeceğine inanır. Aslında birbirine kızgın olan çiftlerin sinirliyken uzlaşabilirle şansı yüksek değildir. Burnundan solurken tartışmak, problemi daha da içinden çıkılmaz hâle getirebilir. En iyisi güzel bir uyku çekmek ve problemi gün ışığında çözmeye çalışmaktır. Uzmanlar, “Öfkeni dışa vurmadan evvel bir müddet beklersen, hislerini gözden geçirip kontrol edebilmek için yeterli vaktin olur” diyor. Ayrıca beyninin sağlıklı düşünebilmek için uykuya ihtiyacı vardır. Mintz, uykusuzluğun muhakeme gücünü, konsantrasyonunu ve sorun çözme kabiliyetini negatif etkilediğini söylüyor. Beyindeki nörotransmitterlerin dengesini değiştirerek sinir sistemini altüst ettiğini, uykusuzluk çeken bireylerin bu yüzden asabi olduğunu belirtiyor. Kızgınlığının sebeplerini uzlaşmacı bir tavırla tartışmaya açabilmelisin; asla öfkeni içinde biriktirip kendini sorundan ve ilişkiden soyutlamamalısın.
 

 

 

 

 





 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol